Çevremde gözleyebildiğim kadarıyla 27 yaşımda yazabildiklerim.
Çevremde gözleyebildiğim kadarıyla 27 yaşımda yazabildiklerim.
İYİ BİR EŞ. İYİ BİR İŞ BULDUM VE HAYATIMDA MUTLU OLDUM ÇOĞU ZAMAN DİYELİM AMA İYİ BİR DOST İYİ BİR ÇEVRE BULAMADIM O YILLARDAN BU YILLARA YAZDIKLARIMA BAKIYORUMDA HANİ DERLER YA, ALTINCI HİS BU KADAR DOĞRU OLURMUŞ. ZAMAN ÇOK KÖTÜ,İNSANLAR ACIMASIZ ÖLEN KURTULMUŞ OLUYOR DESEM O KİŞİLERE SORMUŞ OLABİLSEYDİK HER HALDE YAŞAMAYI İSTERLERDİ SEVDİKLERİ İÇİN YOKSA NİYE İSTESİNLER Kİ? İNSANLAR BİRBİRİNİ YİYİP BİTİRİYOR AÇLIK,İŞSİZLİK,DOĞAL AFETLER VS.ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ? YANİ HAYAT YAŞAMAYA DEĞER KARŞILAŞTIĞIN İNSANLARA BAĞLI BİRAZDA BU YÜZDEN TÜM SEVDİKLERİME ONLARA GÜZEL HAYATLAR SUNABİLECEK EŞLER,DOSTLAR,ÇEVRELERE KARŞILAŞMALARINI DİLERİM. Saygılarımla.
NEDEN? Niçin kavga ederiz! Zaten memleket kurtulmuş kurtulacağı kadar neden döveriz! Neden? Çünkü korkuyoruz, gerçeklerle yüz yüze kalmaktan. Mesela, eşimle kavga ediyorum. Aslında, nedenini bile bilmiyorum. Bu kavgaya kim sebep olmuşsa olsun yâda ne gibi sebep desek daha iyi olur. Değer mi? tabi ki hayır. Ama yapıyoruz artık bunu tüm insanlar bir ihtiyaç gibi gideriyorlar. (Bu bölümde yazılanların benimle ilgisi yok olamazda zaten) _ya, ben sana ne yaptım. Sen ona doğruyu söyledin. Korkma, o sana ne dedi? Küfür etti yâda vurdu. _Aferin oldu mu? İşte hepimiz, buna benzer aptalca mantığı olmayan, sınırsızca saldırılara mağdur kalırız yâda mağdur bırakırız. Yuvamız belki dağılır belki de istemeden yürütmeye çalışırız ama bu alışkanlık olur ve bunu hep yaparız. Arkadaşımıza, eşimize, çocuğumuza, vs. ve sonuçları ne olursa olsun sonunu düşünmeden önlem almadan. Bugün bir tanıdığımı gerçekten içten sevemiyorum çünkü izin vermiyor sudan bahaneler bulup kalp kıracak kadar bencil davranıyor. Yâda eşine, kadın yâda erkek fark etmez “seni seviyorum” diyemiyor.
Bugün çocuklarımız bile farklı kafadalar onlara yetişemiyoruz, onları istediğimiz gibi yönlendiremiyoruz _bak çocuğum, senin bir sürü oyuncağın olmasına rağmen bir tane daha ekledik koleksiyonuna (bu bizim için önemli değil)fakat senin için önemli olması bir anlam taşıması gerekmez mi? yani onu o an parçalaman mı gerekiyordu? Yâda asıl parçalamak istediğin ben miydim? Yâda başka bir şey mi? İşte, derdini bile anlamıyoruz. Bizim çocuğumuz ama sanki başka dünyada yaşıyor. Yeşil sonbahar olacak mı? Yani kışı da yaz gibi yaşayacak mıyım? Yâda şöyle düşünün. _perşembe günüm çok iyi geçti, cuma günümde öyle olacak mı? _Bu senin elinde… _Nasıl? Bak şimdi, hepimizin tüm canlıların bu dünyada bir yeri var. (hepimizin kafasında ayrı bir dünya, bir boşluk var ) ve bu boşluğu doldurmak için ömrümüzün sonuna kadar bir şeyler başarırız yâda başaramayız, ağlarız, güleriz, kızarız, espriler yaparız ve bunları yaşarken, kendimiz için asla yapmayız. Çoğumuz bir şeyleri elde etmek için yâda göze girmek için yani, kendimiz için değil sanki başkaları için mücadele ederiz. Oysa kendimize zaman ayırıp kendi, kendimizi yeterince tanımış olsaydık diyorum çünkü hala tanımıyoruz. Örnek, Ben aslında, sinemadan hiç hoşlanmam ama öyle bir zaman geliyor ki karşımda ki insan eğer sinemadan hoşlanıyorsa otomatik olarak bende, bende sinemadan hoşlanıyorum diyorum. _Neden? Bu bir örnekti. Aslında o kadar çok örnekler var ki ve bunu hepimiz biliyoruz ama böyle davranmaktan vazgeçemiyoruz. Eğer gerçekten karşımdaki insana benim sinemadan hoşlanmadığımı söylemiş olsaydım, bugün ben kendim olacaktım ama ne yazık ki, o an ben değil, karşımdaki insan olmuştum. Yani olduğum gibi değildim. (anlatabildim mi?) yani mantığınıza ters düşecek ne olursa olsun sakın kendi fikrinizden vazgeçmeyin _sevmiyorum kardeşim. Sen sev sana engel olamam ki! İşte bu özgürlük ve sonucu mutluluktur. Ötesi de yoktur. _sevmediğin, sana ters gelen bir şeyi yaptığın boyunca asla, mutlu olamazsın. İşte bizim çoğumuzun mutsuzluğunu buna bağlıyorum. (tabi bu benim fikrim.) Bugünlerde televizyonda olsun başka bir yerde olsun izlemiş olduğum üzücü haberler, filimler beni hep ağlatıyor bana neler olmuş, önceden sadece kalbim kırıldığı zamanlarda, çok güç durumlarda, ölümde, ayrılıkta ağlarken şimdi yenileri eklendi.
_sitres… Bunların sebebi stres Son zamanlarda yaşanan yoğun olumsuz olaylar iş de olsun, evde olsun, ya da başka bir yerde o hep yanımızda sanki sanki yanı başımız da. Bir insanın en önemli yani önem taşıdığı mekânlardan iki tanesi işi ve evidir. Eğer bu iki mekânda her şey yolunda gitmiyorsa, _ağlamaması için hiç bir engel yoktur. Sakın yanlış anlamayın bunların sebebi yine kendimizdir yani, kendi huzurumuz için iş yerimizi değiştirebiliriz bu evimiz için geçerli olamaz tabi ki ama gerçekten ortada vahim bir durum söz konusuysa neden olmasın? Her şeye kötü tarafından bakmamak lazım iki insan artık bazı şeyleri paylaşamıyorsa, ayrılık gayet normaldir. Bu dünyada yaşadığımız sürece en güzel şeyleri yaşamak, tatmak insanoğlunun hakkıdır bence ve bütün sorunlar zaten işten eve sorun taşımak, evden de işe sorun taşımaktan kaynaklanıyordur. Patronunuz sizin ev hayatınızdaki, sıkıntılarınızdan haberi olmaz, eşinizin de aynı şekilde işyerinizdeki sıkıntınıza bir katkısı bulunamaz bu nedenle kendi, kendimize yetinmeli ve gerekirse savaşmalıyız. Başka sorunlar yok mu tabi ki var ama yukarıda dediğim gibi en önemli iki faktör bunlar olduğu içindir. Her kez kendi, kendiyle çatışmaya girse kendi, kendini yense belki de böyle bir ikili kıyım olmayacak. Geçen hafta çocuğumuzu yani kızımızı, bir parka götürdük orada o gün uykusuzdu ama uykusuzluğuna rağmen, merak içersinde bir o tarafa, bir bu tarafa koşturuyordu. Sonra onun farkına vardım. Bende iki metre karşısında oturuyordum “iki küçük kız yerde kumla oynuyorlar ve benim kızımda onlara öyle masum, öyle içten bakıyordu ki içimden bir ses onun yanına gitmem gerektiğini söyledi. Yanına gittiğimde sanki ona bir güç gelmişti. Yüzünde bir hareketlilik, vücudun da bir hareketlilik vardı ve kendini rahat hissedip oda yere çömeldi sonrada ben bende ellerimi kumlara karıştırdım. İşte bu dedim sonra kızımın yere oturmasını istedim o an kıyafetlerinin, üstünün başının kirlenmesi umurumda değildi ama o ana kadar umurumda olduğunu anladım ve asla dedim asla sana engel olmayacağım Sonra dedim ki! “yedek kıyafetleri yanımda boşuna mı taşıyorum” onun o surat ifadesi her şeye değerdi. İnanın. “Hiç bir şey için üzülmeye değmiyor” kelimesini çok kullanırız ve buna benzer tesellileri ama uygulamayız. Neden? Çünkü kendimizle asla barışık değilizdir.
Biz insanlar sevilmeyi, istenmeyi, özlenmeyi, iltifatları düşüne duralım zamanın nasılda aktığını görmez oluruz. Oysa hiç kimsenin hiç bir şeyine ihtiyacımız olmadığını düşünseydik kendi, kendimizle yetinseydik bence daha mutlu ve özgür olabilirdik ve Biz insanlar, bazen ne yaptığımızı bilmeyiz eğer bilmiş olsaydık asıl o zaman mutluluğu yakalamış olabilirdik. Yani mutluluğu yakalamak belki de o kadar güç olmazdı. Demek istediğim, yapmak istediğimiz şeyleri yapalım ve karşımızdaki insan bilsin ki! Ben bu, bu şeyleri yaparım ve bu, bu şeyleri yapmam yapım müsait değil eğer istemediğin bir şeyi karşındaki insanı memnun etmek için yapıyorsan, sen mutluluğu zor yakalarsın onun için hep, ama hep iki insanın birbirine açık olması gerekir. Bugün evli insanların kafasında " geç kaldım" keşke daha önce isteklerimi ona tam olarak iletseydim (düşünce, davranış,)vs. iki çift evlilik süresi yaklaşana dek genellikle birbirlerini kandırırlar yani, gerçek yüzlerini göstermezler sadece onu beğendire bilmek için marifetlerini gösterirler onun içindir ki! Evlilikle biten beraberliklerde hep sonradan sürtüşmeler çıkar "ama sen evlenmeden önce böyle dememiştin !"yâda "sen evlenmeden önce böyle biri değildin" , söylemek istediğim kendini olduğun gibi göstermen ve beğendirmen onun istediği gibi değil ve karşındaki insanı tam olarak tanıman ve onu sınamandır. Kolay olmayacağını biliyorum ama eğer senin düşüncelerine önem vermiyorsa, şimdiden bırak bitsin ama mücadele etmeden değil. Önce uzlaşma, sonra, anlaşma, daha sonra da mutlu bir beraberlik neden olmasın? Her kez bir yerlerde bambaşka maceralar yaşamakta ve sizinde bir maceranız var. Önemli olan maceralarımızın değerini bilelim her beraberlik mutlulukla son bulacak diye bir kural yok olamazda zaten. Tabi gönül ister ki her şey istediğimiz gibi olsun ama olmuyor işte Dünya döndükçe ve bizler yaşadığımız sürece daha ne gibi güzel, olumlu, olumsuz günler yaşayacağız ve bu günlere hazırlıklı olmalıyız her bir kötü olayın daha da kötüsü olacağını ve her bir iyi olayın da daha iyisi olacağını unutmamalıyız. Kısaca, gün doğmadan neler doğar diye düşünürsek, daha güzel olur ve adımımızı ona göre atmalıyız. Bu dünya yalan dünya derler evet, gerçekten yalan olabilir ama o kadar yaşadığımız gerçekler var ki nasıl yalan diyebiliriz? Ben, bugünlere kolay gelmedim. Ha..yaşım daha genç üstelik, iyi bir mevkiide de değilim ama şükürler olsunki kimseye muhtaç değilim aç değilim,açık değilim çevremdeki tanıdığım insanlarda öyle ama tanımadığım o kadar insanın içinde o kadar mağdur,o kadar yokluk ve o kadar hastalık içersinde mücadeleler veren insanlar varki!bunları görmemek mümkün değil bu durumdada halime şükretmemek mümkün değil. Sanırım, hepimiz kadın,erkek demeden hepimiz yalan söylüyoruz ve rol yapıyoruz ama biliyoruz ki ! bunların hiç bir önemi yok çünkü alıştık gerçekle yüzyüze kalmaya razı olmaktansa, yalanla,dolanla,rol yaparak kalmayı yeğliyoruz. Çoğunuz bu sözlere anlam veremezken çoğumuz çözebiliyoruz. neden ? çünkü hemfikir değiliz olamayızda zaten düşünsenize hemfikir olsaydık dünya çekilirmiydi? ne dersiniz.! Tartışmalıyızki ! gerçeği bulalım. Tartışalımki, öğrenelim. Biliyorumki ! bir gün son bulacak her işin bir başlangıcı olduğu gibi sonuda vardı tabiki doğup,ölmek gibi zaman aşımı denen çark gibi dönüp duruyoruz ve bu çark durmadan , neden ! istediğimiz gibi yaşamıyoruz herkezin bir ailesi bir çevresi var ama çincirleme dolaşıyoruz yani kolkala der gibi neden ! birbirimize bağımlı yaşıyoruz ve bırakın artık toplum ne derse desin. hoplama zıplama, gülme ağlama, gezme tozma , _sana ne kardeşim senin işin gücün yokmu ? ölücez ya… bırakın sevgiyle, neşeyle yaşayalım…bırakın bencilliği, bırakın somurtmayı gülün, gülümseyin sevin, sevdirin lüks bir lokantaya gitmek, her insanın harcı değildir ama gittiğinizi düşünelim neden kendimizi sıkalım suratımız kızarmış ve yediğimizden hiç bir şey anlamamış bir şekilde neden oradan ayrılalım. Çünkü biz oranın insanı değiliz öylemi ! peki kim oranın insanı ? bir uzaylımı değil diğilmi? Ne yazık değil ama görüyoruz ki ! hepimiz insanız ama insan değiliz. Insan olsaydık hor görmezdik, insan olsaydık üzmezdik, insan olsaydık gülerdik,insan olsaydık severdik, insan olsaydık hataları görmezdik, insan olsaydık insan gibi davranırdık yani insan olmak her kişinin harcı değil benim mi ? asla , ben bile zaman,zaman insanlıktan çıkmış oluyorum. Ne yazık ki ! evet. Tüm insanlığa laf ettiğimi, rencide ettiğimi biliyorum ve tüm insanlardan özür diliyorum. Yanlız şunu unutmayınki, özür bir kelimedir. “Zaman, zaman da olsa yanlışlarımızı yakalamak ta bir başlangıçtır.” “kötüyü kötü yapan da kötüdür.” “iyiyi iyi yapanda yine iyidir” iyi olmaya gayret edin. Iyi yaşayın, iyi gezin, iyi tanıyın ve hayata ve insanlara iyimser bakın öldüğümüz zaman, arkamızda neden iyilikler bırakmayalım ?
Bir hikaye , Kadının biri yolda giderken üç tane beyaz sakallı, yaşlı adamı görmüş üçüde birbirine çok benziyormuş ve hayretler içersinde onlara bakakalmış ve çok geçmeden içlerinden biri kadına yaklaşarak _ben sevgiyi simgeliyorum , yanımdaki zenginliği ve buda başarıyı kadın şaşkınlıkla yaşlı adamı dinliyordu. Yaşlı adam devam etti _şimdi karar verin üçümüzden birini seçin kadın hemen karar veremiyeceğini ve evine gidip kocasına soracağını söyledi. Yaşlı adam onayladı ve onu burada bekliyeceğini söyledi. Kadın evine gittiğinde kocasına gördüklerini ve duyduklarını anlattı. Adamda çok şaşırmıştı ama bir karar vermeleri gerekiyordu. Önce karar veremediler zenginlik yada başarı daha ağır basmasına rağmen _evet sevgiyi seçelim ne dersin ? _evet sevgi olsun şimdi git ve sevgiyi getir. Kocası, karısına böyle demişti. Kadın yaşlı adamın yanına geldiğinde, _karar verdinizmi ? _evet verdik ve seni seçtik. Kadın sevgi derdemez zenginlik ve başarıda sevgiyi takip edip beraber kadının yanına geldiler. Kadın bir kez daha şaşırmıştı ve yaşlı adama, _ama bana birinizin geleceğini ve birinizi seçmemi istemedinizmi ? yaşlı adam cevap vermiş _Siz sevgiyi seçtiniz yani beni. Onun için , sevginin olduğu yerde zenginlik ve başarıda olur demiş. Ben bu hikayeyi bir gazetede okudum ve sizinle paylaşmak istedim. Güzel değilmi ?
Inanmak yada inanmamak Herşey insanın kendi elinde değil sadecene beyninde olabilir. Beynimiz bize doğru yolu gösterebilir. Nasıl ? Düşünün biraz kafanızı yorun bu ne olursa olsun çünkü düşünmeniz, inanmanızı sağlayabilir. Hiç bir şeye inanmamanız sizin kötü bir yatırımınız olabilir. Bir şeyleri ispatlamamız gerekmiyor , herşey ortadadır. Mesela neler! Insanlar,Gökyüzü, okyanus, piramitler, gezegenler, hayvanlar, çiçekler...vs. bizler türkiye’de dört mevsimi yaşarken dünyanın öbür ucu dediğimiz ülkelerde sadece kış yada sadece yaz bizim gecemiz başka bir ülkenin gündüzü , depremler,afet, sel, güçlü bir fırtına hortum, yağmur damlacıkları, karın beyazlığı, güneşin ısısı, bir insan bedeninin içindeki o hazine, bir bebeğin ana rahminden önceki hali ve sonrası, işte bütün bunlar ve daha neleri... hepsi , hepsi yüce Allahımızın bize verdiği güzellikler O yüce Allahın bize verdiği bu bütün şeyler biz insanlar için yeterince ispatlanmış değilmidir ?
Bizler fındık kabuğunu doldurmuyacak şeyler yüzünden, savaşlar, kavgalar, yaratıyoruz. Peygamber Efendimiz zamanlarındada savaşlar, kavgalar olmuştur fakat o savaşlar bizler içindi. Kardeşlik, sevgi, barış içindi. Peki şimdiki kavgalarımız ! sokaktaki insanların çileden çıkartıpta bir insanı öldürecek kadar zalim, gaddar davranışları ne için söylermisiniz ? ben söylüyeyim. Koskoca bir hiç yüzünden evet ne yazıkki öyle. Bırakalım artık kötülükleri sevgiyle yoğrulmuş,aşk katılmış ve üzerine tatlı kelimeler serpilmiş bir insan yaratalım vede çoğaltalım.
Nurcihan Üstüner. 20-06-2008 saat 00:18
Güzel yarınlar olur inşallah.
Martıları düşünüyorum da özgürlük geliyor aklıma insanoğlunu düşünüyorum da yaşam ile ölüm arası bir şey, YEŞİL SONBAHAR Daha ben çocukken, ağaç dallarından kuş yuvası yapmak için mücadele ediyordum. Niyetim, bir kuşu bile olsa soğuktan korumaktı. Belki de benim korunmaya ihtiyacım vardı! Ama bunu çözecek kadar henüz büyümemiştim. O küçücük beynimle sadece yardımlaşmayı, insanları, hayvanları ve de bitkileri yani bütün canlıları seviyordum. Halende öyle ve bir gün bu kadar iyi niyetli oluşumun kendime psikolojik etkisi olacağını da herhalde düşünemezdim. Olsun, benim için önemli olan buydu “sevgi” bu kadar güzel bir sözcük dünyada var mıydı acaba! Bence yok. Ama zaman öyle demiyor yani benim gibi düşünmüyor. Yaşım yirmi sekiz kendi fikrimi, kendi hayatımı, kendi ailemi, kendi, arkadaş ve çevremi ve de kendi, kendimi hala çözmüş değilim. Bazen düşünüyorum da herhalde ben bu gezegen'de yaşamıyorum. Her şey bu kadar zor mu olması gerekiyordu. Bence hayır ama ne yazık ki evet. Niye insanlarımız hep şu soruyu sorarlar , (o kadar çok sorudan bir tanesi) “nerelisin ?” hadi bakalım, Balıkesir'liyim ne oldu beğenemedin mi üstelik Çerkez'im ama çok yakın Kürt arkadaşım var ve onunla çok iyi anlaşıyorum. Ne olacak yani, kime, neyi ispatlamak isteriz! Aslında orada o soruyu soran insanın belki de kötü bir niyeti, düşüncesi yokken bile ister istemez hiç beklemediği bir memleket cevabı onu şaşırtmaya yetiyor. Ve kafasında kocaman bir soru işareti “acaba onunla arkadaşlığımı ilerletirsem, ailem ne der ( orada aile yoktur ve insanlık için soru sorman gerekmez.)
_hey. Arkadaş sen kendi, kendini niye dinlemedin, yâda sana bir şeyler anlatmaya çalışan bir büyüğün öncün olmadı mı? Olmadı değil mi? çünkü o kadar azınlıktayız ki… İkinci diğer soru “ne mezunusun? Hangi okulu bitirdin
_Bir insanlık okulu yok mu? Kulağınıza bu ses geldi mi çünkü avazım çıktığı kadar bağırdım da. Yeterince param olduğu zaman yani şans bir gün bana da güldüğü zaman ilk işim, bir insanlık üzerine okul yaptırmak olacak (niyetim kimseyi incitmek, rencide etmek değil onlar kendilerini bilirler.) kendi felsefelerinin dışına çıkabildiklerinde ancak görebilirler yeşil sonbaharı. “niye! Yeşil sonbahar “ nedeni yok her şeyin de bir nedeni olması gerekmez (bence) sence? Tabi haklısın biraz hayatımız nedenlere de bağlı neden olmadı, neden bitmedi, neden sevmedi, neden ismini Kamuran koydular? Neden saçların bu kadar beyazlamış? Daha bir sürü nedeni olmayan sorular
_ne di yon kardeşim! Sen kafayı mı yedin? Yo, yo bu kadar da nedensiz bir soru olur mu? Nedeni olması lazım değil mi? Örnek ister misiniz? Bence istemeyin çünkü böyle sorular olamaz (saçma) ancak sana sordular mı cevap verebilirsin yani adımı nasıl buldun, saçımın rengi nasıl! beğendin mi? (beğenmesi de gerekiyor mu ?) falan, filan çok uzun hikaye girmeye değerdi ama belki içinden çıkmak güç olurdu. Başka konulara değinelim. Rüyalara, ne dersiniz? Ben rüya çoktan beri görmüyorum. Ama unutamadığım ve çocukluğum dönemlerde gördüğüm rüyam vardı şimdi yok (iyi ki yok.) neden biliyor musunuz? Çünkü hiç de güzel bir rüya değildi. Anlatayım, Daha henüz okula bile başlamadım. Ve hemen her gece rüyamda, sırat köprüsü dediğimiz köprüden geçerken düşüp yandığımı görüyordum. Uyandığımda ise hep kendimi annemin kucağında beni dua okurken buluyordum. Bunun nedenini hep kendi, kendime sormuşumdur. Neden böyle bir rüya bir işaret mi ileride çok günahkâr birimi olacaktım yâda ne bileyim… Aklıma bir şey gelmiyordu ama şimdi aklıma gelen tek cevap ne biliyor musunuz? İnsanlarımızın ne kadar korkak olduğu yani kendi korkularını bize yansıtmaları (onu yaparsan, canavar gelir yer seni, sus sakın öyle konuşma yoksa Allah yakar vs. işte rüyamın tabiri buydu. Eğer olaya öyle bakarsak şuan hemen hepimiz buna benzer rüyalar görüp kan ter içinde kalkmamız gerekirdi. Onun için aman dikkat!
_Çocuğunuz size örnek olsun siz çocuğunuza değil. (şimdiki çocukları zaten kolay, kolay korkutamıyoruz Allah korkusu olsun sadece içlerinde ) Korkularımızın hep bir nedeni vardır. Önemli olan nedenlerini sağlıklı bir şekilde gözden geçirmektir.
_ “Akşam, karanlık çöktüğü zaman odamın duvarlarında yeni pencereler açtım. Kimsenin de varlığı umurumda olmadan dışarıyı seyrettim. O an gözlerime takılan bir ışık oldu. O kadar parlaktı ki, sanki gözlerimi delip, geçmişti. O zamana kadar her şeyin yolunda olmadığını sıkıntılarımın son bulmayacağını düşünürken, gözlerimin ıslandığını fark ettim ellerimle silerken gözlerimi bergüzarlarla geçen günler hatırımda kalandı. Yani benim aklım hala, yaşadığım güzel hatıralarda kalmıştı. Oysa yaşanacak daha çok hatıralar vardı.”
_Delisin sen dedim. Aklını yitirmiş olmalısın ki yanındaki o güzel varlıkların farkında bile değilsin. Hayat iyisiyle kötüsüyle devam edecekti her şeye hazırlıklı olmak lazımdı işte bu dedim. Alacakaranlık kuşağı sonrası aydınlık belki zifiri karanlık Hayatı olduğu gibi yaşamak zorundayız şükür etmeden olmaz elbette. Ölen sevdiklerimiz şimdi yok belkide ama biz varmayız yarın ve öbür günde hepimiz birer kuluz Allahın huzurunda hastamıza, ölümüze sorunlarımıza üzülmeden olmuyor tabiî ki ama hayat devam ediyor üzmeyin kendinizi böyle olsaydı şöyle olurdu öyle olsaydı böyle olurdu diye onun kararını biz veremeyiz ki o kararlar çok dan verilmiş sıkın kendinizi hayata sarılın evlatlarınıza sarılın geride kalanların mutluluğu için sarılın birbirinize Sağlıcakla kalın
Nurcihan Üstüner. 25 06 2008
Gelen Yorumlar
Bu dökümana henüz yorum yapılmamış, aşağıdaki formdan yorumunuzu ekleyebilirsiniz.