KAF DAĞINDA ÇOCUK OLMAK
KAF DAĞINDA ÇOCUK OLMAK
Bir rüya mahmurluğundan uyanmak gibidir büyümek. Uykun açıldıkça daha iyi idrak edersin gördüklerini; o yüzden çocukluğumuzda yaşadıklarımız, hep bulutlu birer anda yaşanmış gibi gelir akıllara. Ama buğulu anıların inadına heyecanlarını, üzüntülerini, mutluluklarını, korkularını, yani çocuk kalbine yüklediğin tüm anılarını saniye saniye hissedersin hala..
Bir Çerkez çocuğu olmak diğer milletlerden farklı kılar mı heyecanları bilinmez ama bulutlu günlerimize çok güzel oyunlar sığdırdık bizde. Çerkesçe anlatılan masalların arkasından tatlı uykularımıza daldığımızda, rüyamızda devam ederdik hikayelere. Masal ya şımaran kızı kaçıran ayının hikayesi olurdu; ya ayağına diken batan horozun çobandan dikenini geri isteyişi. Ama biz şımaran kızın ayıya nasıl aşık olduğuna akıl erdirmeye çalışırken, kızın ağabeylerinin kardeşlerini geri almak için ayıyı öldürüşüne üzülürdük en çok. Masal sonunda herkesin ağzında aynı tekerleme ---ayıydı uyuydu ama kocamdı..sonrasında kahkahalar.. ve gelen buz gibi yorganların üstüne atlama yarışı artık uyku zamanı.
Hangisinde daha çok eğlendiğimizi hatırlamıyorum ama ananenin dizinde uyuyakalmak kadar huzur verici ne olabilirdi ki. Çerkes köylerinde oyunlar büyüklerden vasiyetmiş gibi gelir, herkes bir önceki nesle oyunları anlatır, ama çocukların ellerini üst üste koyup --micmic gag gag daleme zaleme pır pır haez diye nidalar atarak oynadığı bu oyun annelerin sessizlik istedikleri zaman, çocukların bir köşede oynaması gereken bir oyundur, ama alttakinin elini cimcikleyerek oyun eğlenceli ve gürültülü hale geldiğinde annelerde “--uik spşeş, zeun, yukun” artık akla ne gelirse o şekilde kovulur yada uyarı yersin o zaman daha da eğlenceli olur işte, çünkü aynı yere sabitlikten çıkıp bahçeye çöreklenirsin.
Artık bahçede ki oyun en çok sesi çıkanın kararına kalır. Tercihler yaşı büyük kişinin ya haku(köy fırını) başında anlatmak istediği korkutucu masallara yada köyünüzde gizlice yaşadığına inandığınız delinin sizi kovalamacasını kalır. Ama çerkes köylerinde geceleri illaki korkmak zorundasınızdır. Eğer sese komşu çocukları da gelmiş ve artık kalabalıksanız hemen oyun değişir ekip ikiye ayrılır ve kalabalık bi saklambaç başlar abzah çocukları aldıkları bu emanet oyuna pırpıç der şapsığlarsa kağnı yada khane. Ama her ikisi içinde amaç aynıdır korkacaksınız; dere, dağ, tepe, komşu bahçeleri, damlar, cami minaresi, en bulunulmayacağına inanıldığı yere saklanırsınız. Herkes hiç olmadığı kadar sessiz oturup beklemeye dinelir zaman geçtikçe kurtlanan çocuklar birbirlerini korkutmaya başlar ta ki guruptan biri korkup ağlayarak çıkıncaya kadar oyun devam eder.
Artık oyuna heyecan katmak isteyen yada ev sahibi tarafından kovulan ekip yer değiştirmeye karar verir ve ekibin en yavaş koşanı diğer ekip tarafından görününce bir çığlık ----yandı yandı yandıııı ıslıklarrrrr!!!! artık ekipte; heyecandan bi yerlere saklanmaya çalışanlar, düşenler, koşanlar; en eğlenceli an o andır işte ama görünen çocuk için tabiî ki hiçte eğlenceli değildir çünkü tüm bakışlar ona çevrilir. Tabi hiçbir Adiga delikanlısı altta kalır mı çocukta olsa aynı!! hemen mazaretler türer, sonrasında hoş bi münakaşa ve annelerin sesi daha çıkmadı ise kaçma sırası diğer ekipte. Çerkes köylerinde akşamları illa korkmanız gerekir! yada korkutulmanız.
Pırpıç heyecanı yirmili yaşlara kadar gider köyde kalabalık görülmesin hemen bir gürültü ----oynayalım mı ? --- Sence ? Yaşlar yavaş yavaş ilerledikçe oyunlar değişir ama heyecan değişmez ve artık mevsimlik oyunlar başlar. Yazın illaki kavun çalarsın başka türlüsü yenmez. Aşırılan kavunlar ya da karpuzlar köyün milli çeşmesi hangisi ise onun içine atılır ve soğuması beklenir ama kısa bi süre, sabır çok gitmez çünkü kırılarak yenen kavundan eller yapış yapış olur çeşme başındayken kolay, yıkarsın, ama kavunlar tarlada yenmeye karar verildiyse eller toprakla kurulanır ve köye dönüş yolu boyunca karnın tok, azında hoş bir tat ellerindeki topraklarla oynarsın yada arkadaşının üstüne sürmeye çalışırken kovalamacaya başlarsın.
Nohut zamanı en eğlenceli zamanlardandır. Gün içerisinde aşırılarak toplanan nohutlar, (ki o da büyük olasılık ekipteki gençlerden birinin tarlası olur) dere kenarında yenmeden önce suya batırılır ki tuzu çıksın; tabi kurulamak içinde sallamak gerekir, bu sefer iş değişir elindeki nohutlar dereye girer ve sonrasında biriken su en yakınındaki arkadaşının üstüne püskürür. Sonrasında bi çığlık ve artık nohut yemek bir oyun olur kimi dereye düşer, kimi düşmeden nohutlarla ıslanır, kimi kaçar, kimi kovalanır ama sonrasında çimenlerin üzerine yayılmış bir gurup nefes nefese kalmış emsal; artık nohutları yiyebilir. Akşamları; getirilen kurumuş nohutlarla Çudur yapma zamanıdır. Sokakta yakılan ateşin içine atılan kuru nohutların kavrulması beklenir gençlerden biri mutlaka çuduru en iyi bilendir biride çomakla kurcalayan. Çudur başında herzaman tatlı atışmalar yaşanır. Ama nohutlar kıvama girdikten ve köz hafif söndükten sonra korun içinde bir sürü el nohutları aramaya başlar.
Kimin parmakları koru kucaklar, kimi ağzına atar, ama ikisinde de aynı feryat “Awweyy” ve kahkahalar ama canı yananın intikam alma zamanıdır.--Gülerisin ha—ve kapkara olmuş parmaklarla karşıdakinin yüzüne parmaklarını sürer, kahkaha aniden kesilir --demek öyle--- artık tüm eller korun içinde, parmakları karartıp karşıdakini boyama çabasına girer gençler. İki kişi inat etmedi ise oyun uzamaz ve artık yorulup yerine oturulduğunda herkesin yüzü kapkaradır ve bu sefer de çeşmede --“bir benim”, “elini elimin üstünden çek kirleri akıyo” ,“ne biçim yapmışın yahu yüzümü çıkmıyo” “oh canıma değsin hak ettin ama” atışmaları başlar. Artık eve gittiğinde uyumaktan başka bişi düşünmezsin tabi birde yanan yanaklarını…. Önceleri yanakların çudur çıkartma çabasıyla yanar sonrasında kaşeni hatırladığında ….
Çerkes köyleri birer masal gibidir her anı büyülüdür, asla doyamazsın yaşadığın ana, yada anbean hissedesin, ama öylesine geçiremezsin. İllaki kahramansındır bu masalın yada diğer kahramanlarla gururla yaşarsın. Çerkes masallarıyla büyümek kaf dağında yaşamak gibidir. Sırlarla dolu, büyülü, hiç farklı bir dünyayı arzulamazsın çünkü sen bir kahramanısındır. Düğünlerinde heyecanlar gizlidir. İsmine yakıştırılan kaşene kaçak gözlerle bakarken için kıpırdar, pşine yankısında titrek bir heyecan, bunu hiçbir şey dolduramaz sanırsın, ama düğün sonunda aşırılan tavuğu yerken közlü ve çiğ yerlerini ayırmaktan kaşen görmez gözlerin.
Karnın doyar ve artık zehese geçersin kemer oynarken sorarlar ---kimi istiyorsun ama asla kaşenini söylemezsin çünki sen nazlarla işlenmiş bir prensessin. Gururla oyuna devam edersin. Kafdağı pşı(prens) ve pşıph’u(prenses)larıyla yaşar. Kartal kanatlı bir pşı bilir ki gurur hayatının anlamıdır o olmazsa yaşama hiçbir anlam yüklenemez. Pşıph'u nun nazlı bakışlarından zerafet tüter. Bakmaya çekinirsin, kırılmasından korkarsın kanatlarının sertliğinde. Bakışları buğulu Masal kızları! Kaf dağına kurulmuş köyler var bildiğim insanlar sevgi işler yüreklerine; yaşadıklarına saygı derler bakanlar; kaf dağının insanları edebi iyi bilirler başka türlüsünü bilmezler çünkü; hayatları odur sevgiyle büyüttükleri bir ömür, oyunlar oynarlar her yaşta hiç büyümezler hiç büyütmezler kinlerini.
Kaf dağına kurulmuş köyler var bildiğim masallarda gizlidir, oralara siyaset girmez, görüş ayrılıkları bilmezler, çünkü tek gördükleri vardır oda sevgi, çocuklarına vasiyetleri. KAF DAĞINA KURULMUŞ KÖYLER VARDI BİLDİĞİM MASALLARDA MI GİDİLİR ARTIK ORALARA?
Jıbğemez jibgemez@muslumancerkes.com
Nurcihan ÜSTÜNER 10-07-2008
Gelen Yorumlar
Bu dökümana henüz yorum yapılmamış, aşağıdaki formdan yorumunuzu ekleyebilirsiniz.